Ey sokaklarına ümmid-i hasret çektiğim şehrim!
Uğraya uğraya asırdan asıra,
Bütün kâinatı aşarak,
Smyrna’dan Birun-u Abad’a, bir güzel diyar görmeye geldim!
Ey topraklarındaki hikâyelerini Meles Çayı’nda, doya doya içtiğim şehrim!
Dolaşa dolaşa dilden dile, doğudan batıya,
Sanatın ve edebiyatın beşiğinde,
Homeros’u sende okumaya geldim!
Ey güneşin ufuktan mavi gözlerle doğduğu Belkahve!
Tarih, bir milletin kaderini değiştiren zaferi verdi 9 Eylül’de.
Düşmanıma mermi, Mehmed’ime siper olup,
Küllerinden yeniden doğan bir milletin, ışığını saçmaya geldim!
O mavi gözler ki! Baktığı noktada umutlar yeşerten,
Bastığı yerde çiçekler açtıran, güzel İzmir’imin dağlarında.
Ey benim şehrim, unutmaz o mavi gözleri!
Belkahve sırtında mavi gözlerden bıraktığın emanetimi, senden almaya geldim!
Ey Yaman bir dağın eteğinden taşıp, ufuklardan ufuklara uzanan şehrim!
Yıldızlı bir gecede, göğe yükselen ellere,
Hoşgörüyle her inanca saygı duyan,
Toprağına alnımı koyup, dinimi sende yaşamaya geldim!
Ey geçen her yolcuya Han olan şehrim!
‘Ovada, dağda, çöllerde,
Düşmüşüm gurbet ellerde,
Gidiyorum gündüz gece’ diyen Veysel’e ev olansın,
Uzun ince bir yoldaki Âşık’a, yoldaş olmaya geldim!
Ey benim çağdaş şehrim!
Seyyah olup gezdim de şu âlemi, ilimi irfanı sende öğrenmeye geldim.
Kerem olup da dağlarında,
Aslı’mı sende bulmaya geldim!
Ey şehrime gelen bahar, en güzel gelini kıskandırır güzelliğin!
Hele o gökkuşağından taç yapman, uçsuz bucaksız maviliklerine gökyüzünün,
Yüzünde uçuşur zülüf misali bülbüllerin.
Baharında bülbüle gül, olmaya geldim!
Ey tarih yolculuğumun değişmez ev sahibi!
Yeşilova’dan başladım da sende yaşamaya; çadırında, köşkünde, Levanten evinde.
Tarih komşudur sokaklarında, sokakların müzedir bana.
Her gün yeni bir sayfa yazmaya geldim topraklarında!
Kâh yıldız olup dolaştım da gökyüzünde ışıldayarak,
Kâh çocuk olup bahçende oynadım da düşe kalka mutlulukla,
Karış karış gezdim de Alem-i Cihan’ı,
Kendimi sende bulmaya geldim!
Evime Hoşgeldim.
Evinize Hoşgeldiniz,
Ege’nin ışıklarla kaplı bahçesi Bornova!

